Nakşibendi Tarikatı - Öz değerleriyle birlikte.
ANASAYFA SİTEDE ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE SORU SORUN? İLETİŞİM

CANLI YAYIN İZLEYİN...

 
 
 

GALERY

ANKET

Yeni web sitemizi nasıl buldunuz?





Tüm Anketler

SİTEDE ARA


Gelişmiş Arama

SİTEMİZE ZİYARETLER!

 
Bugün Tekil171 
Bugün Çoğul282 
Toplam Tekil 8924623 
Toplam Çoğul12888516 
Ip 185.50.70.3

REKLAM

 

DESTEK

ŞEHİTLİK: UĞRUNA CAN VERİLECEK DEĞERLER

ŞEHİTLİK: UĞRUNA CAN VERİLECEK DEĞERLER

Tarih 17 Mart 2015, 19:03 Editör

BÜTÜN İSLAM ŞEHİTLERİNİN VE ÇANAKKALE ANISINA ŞEHİTLİK HAKKINDA BİLGİLER..

Allah Teâlâ Kur’ân-ı Kerim’de, şöyle buyurmuştur:

“Allah yolunda öldürülenlere ölü demeyin! Onlar diridir­ler, fakat siz fark etmiyorsunuz”[1]

Normal ölümle ölen kimseye “öldü” yahut “vefat etti” denir. Allah yolunda hayatını feda eden kimseye de “şehid oldu” denir.

Şehid, dinî anlamda, Allah rızası için, O’nun yolunda canını feda eden Müslüman’a verilen isimdir. O'na bu ismin verilmesinin sebebi, cennetlik olduğuna şahitlik edilmesi veya ölümü sırasında melek­lerin hazır bulunması ya da Allah Teâlâ tara­fından çeşitli nimetlerle mükâfatlandırılmış olmasıdır.

Şehid, Allah katında yüce bir hayata nail olaca­ğı gibi, toplumu tarafından da rahmetle anılır. Hem toplumu içinde ebediyen yaşar, hem de gayb âleminde gerçek hayata erer. Şehidlik Muhammed ümmetine tahsis edilmiş büyük bir mertebedir. Şehidlerin Allah katında kadir ve kıymetleri pek yücedir. Ahirette en büyük rütbenin peygamberlikten sonra şehidlik oldu­ğu belirtilmiştir.

 

Peygamber Efendimiz [sallallahu aleyhi vesellem] de bir hadislerinde, “Peygamberler cennettedir, şehidler cennettedir, çocuklar cennettedir”[2] buyurmuştur.

Şehidin Allah nezdinde altı tane özelliği vardır:

1 - Ka­nının ilk damlası ile birlikte ona mağfiret olunur.

2 - Cen­netteki yerini görür,

3 - Kabir azabından korunur,

4 - En büyük korkudan yana emin olur.

5 - Ona iman süsü giydirilir

6 - Akrabalarından yetmiş kişi hakkında şefaatçi yapılır.[3]

Şehidler kazandıkları manevi mertebe sebebiyle dünyada hayırla yâd edildikleri gibi ahirette de büyük derecelere nail olurlar. Onların elde ettikleri bu yüce paye ve mükâfat, sadece kendilerine değildir. Onun yakınları ve sevdikleri de bu yüce mertebeden nasipleri­ni alırlar.

Efendimiz [sallallahu aleyhi vesellem] bir hadislerinde şöyle buyurmuştur: "Şehid, ailesinden yetmiş kişiye şefaat edecektir."[4]

Kıyamet gününde şehide, ailesinden yetmiş kişiye şe­faat etme hakkı verilecektir. Şehidin ataları ile kendi nes­linden gelen kimseler bu yetmiş kişinin içine girebileceği gibi şehidin eşleri ve diğer akrabaları da girebilir.

Bazı âlimler hadis-i şerifte geçen “yetmiş” kelimesiyle, “yet­miş” sayısının değil çokluk kastedildiğini söylemişlerdir. [5]

Vefat eden kişilerin geride kalan dostları üzülürler. Ya­kın akrabaları bu üzüntüyü daha ağır bir şekilde yaşarlar. Eş ve çocuklar ise dayanılması güç ıstıraplar çekerler. Ahiret inancına sahip kişilerin üzüntüleri, vefat eden şahsın di­ğer tarafta karşılaştığı durumun bilinmezliğinden ileri ge­len endişelerle daha da artar.

Şehid, karşılaştığı güzellikler ve ikramlardan ötürü geride kalan bu akrabalarına müjde verdiği gibi, aynı safta beraber savaştığı fakat şehit ol­mamış arkadaşlarına da, korkulacak bir şey olmadığı ve çok büyük nimet ve güzelliklerle karşılaştığının müjdesini verir.

Kur’an konuyu şöyle dile getirmektedir: Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar diridirler,Rableri katında Allah'ın, lütfundan kendilerine verdiği nimetlerin sevincini yaşayarak rızıklandırılmaktadırlar. Arkalarından kendilerine ulaşamayan (henüz şehit olmamış) kimselere de hiçbir korku olmayacağına ve onların üzülmeyeceklerine sevinirler. (Şehitler) Allah'ın nimetine, keremine ve Allah'ın, mü'minlerin ecrini zayi etmeyeceğine sevinirler. [6]

 

Ayetin nüzul sebebi olarak şöyle bir olay nakledilmektedir: Hz. Cabir (r.a) anlatıyor:

“Babam Amr b. Haram Uhud günü şehit edi­lince, Hz. Peygamber [sallallahu aleyhi vesellem] bana, “Cabir! Allah’ın babana ne muamele yaptığını haber vereyim mi?” dedi.

Ben, “Buyur ey Allah’ın Resulü” dedim.

Bana şunları anlattı: “Yüce Allah, ancak bir vasıtayı araya koyarak insanlarla konuşur. Oysa babanla yüz yüze konuştu ve “Ey kulum! Benden dile, isteğini vereyim!” dedi.

Baban, “Allah’ım! Beni dirilt, Senin yolunda tekrar öleyim!” dedi.

Allah, “Ben daha evvel kesin kararı vermiş bulunuyorum, ölenler artık dün­yaya dönmeyecekler,” dedi.

Baban, “Allah’ım! Öyle ise, geride kalanlara (durumumun iyiliğini) haber ver,” dedi.

Bunun üzerine Cenab-ı Hakk bu âyetleri indirdi.” [7]

 

Bu âyetlerin tefsirinde Razî şöyle diyor: Şehitler birbirlerine, ‘’Beraber bulunduğumuz bazı arkadaşlarımız cephede mücadele etmektedirler. İnşallah onlar da şehit olur da bi­zim nail olduğumuz nimetlere erişirler!” derler.” [8]

Hz. Pey­gamber [sallallahu aleyhi vesellem] yukarıda geçen âyetlerin nüzul sebebi olarak ayrıca şu ifadeleri de kullanmaktadır:

Yüce Allah Uhud’da şehit olan mümin kardeşlerinizin ruhlarını yeşil kuşlar şeklinde bedenlere koydu, cennet ırmaklarının ke­narında dolaşıyor, meyve­lerinden yiyor ve altından ya­pılmış kandiller içinde arşın gölgesinde gölgeleniyorlardı